10 Temmuz 2018 Salı

Kemik Grefti Uygulamaları

Greft, kişinin kendi vücudunda bulunan veya dış kaynaklı (bir başka insan, bir hayvan veya laboratuar ortamında üretilen sentetik) bir dokunun, bu dokuyu besleyen damar ve sinir bağlantısı olmadan alınarak vücutta beslenebileceği başka bir bölgeye nakledilmesidir. Doku parçasının damar ve sinir bağlantısı olmadan taşındığı vücut bölgesinde beslenme imkanı yoktur. Bu bakımdan bu tip dokular çevredeki dokular ve onların kapiller damarlarından "difüzyon" denilen bir yöntemle beslenirler.

Dişhekimliğinde uygulanan kemik greftleri başlıca iki türlüdür: 

1)Blok greft: Kemik bir bütün şeklinde kişinin kendi vücudundan elde edilir. Nakledileceği bölgeye mini vidalar yardımı ile tutturulur.



2)Partiküler greft: Kemiğin parçacıklar haline (toz da denilebilir) getirildiği greft türüdür.


Vakaya göre bu greft türlerinin ayrı ayrı veya birlikte kullanımı mümkündür. Tek başına kemik grefti uygulamak yeterli değildir. Greft uygulanan alan ile dişeti flebi arasına muhakkak "membran" denilen zarsı bir tabaka da uygulamak gereklidir. Membranlar da çeşitli türlerde olabilmektedir. Vakaya göre kullanılacak membran seçeneği belirlenir.


En başta da bahsettiğim gibi, kemik grefti difüzyonla beslenir ve bu yüzden de çevresinde bolca kan damarı olması gereklidir. dişlerin kök yüzeyinde kan damarı yoktur. Greft sadece çevre dokulardan, yani dişeti, periodontal ligament ve alveolar kemikten beslenir. Bu nedenle de her periodontitis hastasına, daha doğru tabirle her dişe kemik grefti uygulamak mümkün değildir. Özellikle partiküler greft beslenemediğinde, zamanla hücre ölümü yani nekroz gerçekleşecek ve bölge eski haline dönecektir. Bu da hem hastanın boşuna acı çekmesi, hem de boşuna maddi bir yükün altına girmesi demektir.

Kemik kayıpları (defekt) horizontal ve vertikal olmak üzere iki başlıkta incelenir.


Horizontal kemik kayıplarında bölgeye uygulanacak greftin üst katmanlarının beslenmesi mümkün değildir, çünkü her iki tarafında da kök yüzeyi vardır. Vertikal kemik kayıplarında ise bir yüzeyde dikey kemik alanı olduğundan uygulanan greft beslenebilir ve iyileşebilir. 

Bu bilgiler ışığında söylenebilir ki, detaylı bir periodontoloji muayenesi ile sorununuza yönelik tedavi yöntemi rahatlıkla belirlenebilir. Bundan daha da önemlisi, yapılması gereken sorunu geciktirmeden en kısa sürede müdahale edilmesi ve hatta sorun olmadan belirli aralıklarla dişhekimi kontrollerine gidilmesidir.




24 Ağustos 2016 Çarşamba

Dental İmplant

İmplant, vücut içerisine ve canlı dokulara yerleştirilen cansız maddeleri ifade eder. Dental implantlar ise, eksik olan bir veya birden çok dişin yerine, kaybedilen fonksiyon ve estetiği geri kazandıracak, cerrahi olarak çene kemikleri içine açılan yuvalara yerleştirilen titanyum esaslı vida veya kök şeklinde yapılardır.
Diş kaybı ile ortaya çıkan en önemli sorunlardan biri, ilgili bölgede çene kemiğindeki kayıptır. Ayrıca, diş çekimi sonrasında bölge boş bırakılırsa, zamanla çevredeki dişler boşluğu kapatma eğiliminde olacaktır. Bu da komşu dişlerde eğilme, karşıt çenedeki dişte/dişlerde ise uzama anlamına gelmektedir. Dişsiz bölgeye uygulanan dental implant, hem çene kemiğine çiğneme kuvveti ileteceğinden kemik erimesini önler, hem de çevredeki dişlere herhangi bir müdahalede bulunulmaksızın yer tutucu görevi görür.

İmplant nasıl planlanır? İmplant cerrahisinin uygulanabilmesi için en önemli kriter, uygulama planlanan bölgedeki kemik hacmidir. Bundan kasıt, kemiğin genişliği ve yüksekliğidir. Çevredeki anatomik oluşumlar (damarlar, sinirler, sinüs ve burun boşlukları vb.) ile implant arasında en az 2 mm, komşu diş ile implant arasında en az 1.5 mm, iki implant arasında en az 3 mm mesafe olmalıdır. İmplant cerrahisinden önce alınacak bilgisayarlı tomografi (BT) kaydı ile 3 boyutlu olarak ayrıntılı planlama yapmak ve uygulanacak implant sayısı, boyu ve çapına karar vermek en doğru yaklaşımdır.

Kimlere implant yapılabilir? İmplant, fiziksel gelişimini tamamlamış tüm bireylere uygulanabilir. İleri yaşlarda ise, cerrahiye engel herhangi bir sistemik sağlık sorunu bulunmadığı sürece implant uygulanabilir. Diyabet, hipertansiyon gibi sistemik hastalıklar varlığında, düzenli kontroller ve uygun ilaç kullanımı, ayrıca hastayı takip eden hekimin onayı ile dental implant cerrahisi gerçekleştirilebilir. Sigara kullanan hastalarda ise, buna ek olarak ağız bakım alışkanlıkları da yetersizse, implantın başarı oranı düşecektir. Böyle hastaların ağız hijyenine aksatmadan özen göstermesi ve sigarayı mümkün olduğunca azaltması önerilir.

Diş çekiminden hemen sonra implant yerleştirilir mi? Diş kaybı periodontal hastalık sebebiyle olmadıkça, diş çekilir çekilmez implant yerleştirilebilir. Ancak, periodontal hastalık nedeniyle kaybedilen dişlerin çevresinde halihazırda kemik kaybı var olduğundan, diş çekiminden sonra en az 2 ay iyileşme için beklemek gerekir. Bazen bu dişlerin çekimi cerrahi koşullar altında yapılıp çekimden sonra oluşan boşluğa kemik grefti veya biyomateryaller konulması düşünülebilir, böylece kemik hacminin artırılması amaçlanır.

İmplantın üzerine ne zaman, nasıl protez yapılabilir? İmplantın kemik içindeki stabilizasyonu iki aşamada değerlendirilir. Cerrahi sırasında implantın kemiğe sıkıca yerleşmesi, "birincil (primer) stabilizasyon" olarak tanımlanır. Primer stabilizasyon ne kadar güçlü ise, implantın kemik ile oluşturacağı "osseointegrasyon" denilen ikincil bağlantı da o denli eksiksiz olacaktır. İmplant cerrahi sırasında kemiğe uygun şekilde sıkışmıyorsa, bir miktar hareketliyse, çevresinde istenilen şekilde osseointegrasyon gerçekleşemez. Primer stabilizasyonu güçlü ve direkt olarak çiğneme kuvveti almayan implantlarda üst yapının (ağız içinde görünen kısım) erken yüklenmesi mümkündür. Erken yükleme, implant yerleştirildikten en az 2 hafta sonra yapılır. Standart implant cerrahilerinde ise, kemiğin tipi de yükleme kararında bir etkendir ve üst yapı için yaklaşık 3-6 ay beklemek uygundur. Bu süreçte hastanın, implanta kuvvet gelmeyecek şekilde geçici bir protez kullanması mümkündür.
İmplant cerrahisi:
  1. Tek diş eksikliklerinde,
  2. Bölgesel dişsizlikte,
  3. Tam dişsizlikte uygulanabilir.

İmplantların üzerine, eksik diş miktarına bağlı olmakla birlikte, sabit porselen üst yapılar veya hareketli protezler planlanabilir. Bu karar, vakadan vakaya değişeceğinden, hekim ile hastanın tedavi öncesinde planlama aşamasında tüm seçenekleri gözden geçirmesi ve uygun yöntemi birlikte seçmeleri önemlidir.


Yeterli kemik olmadığı durumlarda implant bir hayal mi? İmplant için yeterli kemik hacminin olmadığı durumlarda, ileri cerrahi teknikler düşünülebilir. Bunlardan en çok başvurulan yöntemler, sinüs yükseltme operasyonları ve kemik augmentasyonudur. 

Uzun süren dişsizlik durumlarında, çene kemiği erimeye başlar. Bu durum, maksiller sinüs denilen kemik içindeki boşlukların sarkmasına sebep olur ve implantı yerleştirecek yeterli kemik yüksekliği bulunmayabilir. Bu durumda sinüs yükseltme operasyonları düşünülür.

Yine uzun süren dişsizlik durumlarında hem kemik yüksekliği hem de kemik genişliğinde kayıplar meydana gelir. Bu durumda, hastanın kendi kemiğinden elde edilecek blok şeklinde kemik ve/veya kemik grefti ile hacimsel artış sağlamak mümkündür. Bu cerrahi teknik, "augmentasyon" olarak adlandırılır.
Bu tekniklere ek olarak başka ileri cerrahi yöntemleri de mevcuttur. Burada önemli olan nokta, hastanın ve hekimin karşılıklı iletişimi, tedaviden beklentileri ve tüm bunlar ışığında doğru planlamadır.

İmplantın herhangi bir riski var mı? Ya vücudum implantı redderse? Canım yanacak mı? Vücudun implantı reddetmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak, implant cerrahisi uygun koşullar altında yapılmazsa, enfeksiyon gelişimi söz konusu olabilir. Bu cerrahi muhakkak steril şartlarda yapılmalıdır, gerekli hallerde işlem sonrası antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır. İşlem sırasında lokal anestezi etkisi altında olacağından, hastanın herhangi bir acı/ağrı duyması olası değildir. Anestezi etkisi geçtikten sonra ise, hafif veya orta şiddette sızlama duyulabilir. Bunun için hekiminiz ağrı kesici reçete edecektir.
Dişlerin bakımı gibi implant ve çevresinin bakımı da çok önemlidir. Uygun ağız hijyeni sağlanmadığında, implant çevresinde, dişin çevresinde görüldüğünden çok daha hızlı ve şiddetli şekilde periodontal hastalık başlar ve kemik kaybı görülebilir. Bu tablo, ihmal edilirse, implantın kaybına dek gidebilir.

Tedavi pahalı mı? İmplant tedavisi pahalı bir tedavidir. Bunda, kullanılan tüm malzemenin ithal olmasıve sağlıklı implant üretimi için yüksek teknolojiye ihtiyaç duyulması önemli bir faktördür. Ayrıca, döviz kurlarında görülen değişimlerden etkilenmektedir. Kesin fiyat, uygulanacak implant çapı, tipi, sayısı; implant üstü protezin niteliği; ileri cerrahi tekniklere göre değişecektir. Bunun için muhakkak ayrıntılı bir muayene olmanızı öneririm. Ancak, maliyetinin yanında , uzun dönemde getirisine bakıldığında, implant tedavisi, diş hekimliği açısından 21. yüzyılın en önemli gelişmelerinden biridir.

13 Temmuz 2016 Çarşamba

Diş Boyu Uzatma

Diş boyu uzatma işlemi, üç temel sebeple gerçekleştirilebilir:

Estetik: Hasta güldüğünde dişlerle beraber dişeti de görünüyorsa ve dişler kare formdaysa, estetik olarak kaygı yaratabilir. Bu durumda uygun diş boyu uzatma cerrahisi ile hem dişeti görünümü azaltılır hem de diş boyları uzatılır. Bu cerrahi, üst çenede ön bölgedeki dişlere uygulanır; hastanın güldüğünde görünen dişleri değerlendirilir ve gereken her diş için bu işlem tek bir cerrahi ile sağlanabilir.

Fonksiyon: Derin çürüklü veya kırık dişlerde bazen çürük/kırık hattı dişeti hizasına denk gelebilir veya altına inebilir, bu durumda dişe dolgu ya da kaplama yapılabilmesi için diş boyu uzatma cerrahisi gerekecektir. Bu cerrahi yapılmaksızın yapılan dolgularda uygun kurutma (izolasyon) sağlanamayabilir; bu durum dolgunun düşmesi ile sonuçlanır. Bu cerrahi yapılmaksızın yapılan kaplamalarda ise tutuculuk azalır ve bu durum kaplamaların tekrar tekrar çıkması, hatta kırılması/yutulması ile sonuçlanabilir.

Dişeti büyümelerinin giderilmesi: Başlangıç periodontal tedavinin ardından tamamen iyileşme sağlanmayan, özellikle sert kıvamlı, fibrotik dişeti büyümelerinde diş boyu uzatma cerrahisine ihtiyaç vardır.
Diş boyu uzatma cerrahisinde dikkat edilecek en önemli husus, periodontal cep derinliğidir. Cep derinliği yeterli ise, sadece dişetine müdahale edilen, gingivektomi/gingivoplasti cerrahisi yeterlidir. Gingivektomi, dişetinin kesilip uzaklaştırılması anlamına gelir. Gingivoplasti ise, dişetindeki düzensizliklerin giderilmesidir. Bu işlemlerde dişetinin kesilmesi için, bisturi (neşter), lazer veya elektrokoterizasyon kullanılabilir. Cep derinliği istenilen diş uzama miktarından az ise, dişi çevreleyen alveol kemiğine de müdahale gerekir. Bu durumda flep cerrahisi uygulanır. Dişeti, istenilen miktarda kesilir, ardından diş ve kemik yüzeyinden sıyrılarak uzaklaştırılır; kemik açığa çıkarılır. İstenilen uzatma miktarı elde edildikten sonra dişeti kenarları birbirine dikilir. Tercih edilen yöntem ne olursa olsun işlem lokal anestezi altında yapılır ve acısızdır. Sonrasında hastaya ağrı kesici ve gargara reçete edilir, gerekli hallerde antibiyotik de verilebilir.

1 Temmuz 2016 Cuma

Dişeti Büyümesi

Dişeti büyümesi, dişetinin hacimsel artışıdır. Farklı sebepleri olabilir ve bu nedenle etkene (sebebe) yönelik tedavisi gereklidir. Dişeti büyümesi genellikle bulgu vermeden seyreder ve özellikle ön bölgede yerleşim gösteren büyümeler, hastayı estetik olarak rahatsız eder. Bazen kanama eşlik edebilir. Hacimsel olarak büyümenin boyutu giderek artabilir ve ısırma/çiğneme güçlüğüne sebep olabilir. 

Özellikle boyutu hızla artan ve tek bir yerde konumlanan büyümelerde zaman kaybetmeden bir diş hekimine başvurmak, tümör olasılığı olabileceğinden büyük önem taşımaktadır.

Dişeti büyümesinin sebepleri:
İltihabi dişeti büyümesi: Bu tarz büyümeler, kendi içinde "akut" ve "kronik" olarak ikiye ayrılır. Akut iltihabi büyümeler, dişeti apselerini ifade eder, çoğunlukla ağrılıdır. Kronik iltihabi büyümeler ise, dişetinin uzun süreli plak ve diş taşına maruziyeti, ağız solunumu, uyumsuz dolgu ve protezler, diş aralarına sıkışan gıdalar veya iki diş arasında görülen çürükler gibi kronik etkenler sonucu oluşabilen dişeti büyümeleridir. Ağrı eşlik etmez. İltihabi büyümelerin ortak özelliği, kanama mevcudiyetidir. Tedavisi, sebebe yönelik olarak, diş taşı ve plak temizliği, kök yüzeyi düzeltme, apse drenajı, çürüklerin doldurulması, uyumsuz dolgu ve protezlerin yenilenmesi vb. şeklinde olacaktır.

İlaca bağlı dişeti büyümesi: Bazı ilaçlar, dişeti büyümesine sebep olabilir. Bunlar, epilepsi (sara) tedavisinde kullanılan "fenitoin" etken maddesine sahip ilaçlar, hipertansiyon tedavisinde kullanılan "nifedipin, amlodipin, verapamil" etken maddeli ilaçlar ve bağışıklık sistemini baskılamak için özellikle böbrek nakli hastalarının kullandığı "siklosporin" etken maddeli ilaçlardır. Bu tarz büyümeler, genellikle sert, soluk renkte büyümeler şeklinde görülür ve ağrısızdır. Az sıklıkla, daha yumuşak kıvamlı, kızarık ve kanamalı şekilde de görülebilir. Ağız hijyeni kötüleştikçe büyümenin şiddeti artar, büyümeler boyut olarak arttıkça da daha düzensiz dişeti yüzeyleri plak birikimini kolaylaştırır. Dolayısıyla bu bir kısır döngüdür. Tedavisinde, hastaya doğru bakım alışkanlıklarını kazandırmakla beraber, hekimine danışılarak ilacın değiştirilmesi değerlendirilmelidir. Bazen tedaviye ek olarak sistemik (ağızdan alınan) antibiyotikler verilebilir. Plak ve diş taşı temizliği, kök yüzeyi düzeltme ve gerekirse dişeti cerrahileri planlanır.

Sistemik faktörlere bağlı dişeti büyümesi: Hormonlara bağlı olarak, hamilelik, ergenlik veya adet dönemlerinde; C vitamini eksikliğinde dişeti büyümesi görülebilir. Bu tarz büyümeler genellikle ağız hijyeni kötüleştikçe şiddetlenir. Akut lösemilerde ve granülomatöz hastalıklarda da dişeti büyümesi izlenebilir.

Neoplastik dişeti büyümesi: İyi huylu veya kötü huylu olabilen tümöral büyümelerdir. Önemli bir nokta, özellikle kötü huylu büyümelerin hızla gelişim göstereceğidir. Bu tarz büyümeler genellikle bulgu vermez, ağrısızdır. Tedavisi için, öncelikle büyümenin karakteri belirlenmeli ve ona göre bir yaklaşım sağlanmalıdır. 

Kalıtsal veya sebebi anlaşılamayan dişeti büyümesi: Ailesel geçiş gösteren "herediter gingival fibromatozis" adı verilen bir hastalık mevcuttur ve dişetlerinin var olan tüm dişler çevresinde sert, soluk renkte, kanamasız büyümeleri olarak izlenirler. Cerrahi olarak tedavi edilirler ancak tekrarlama olasılığı yüksektir. Bazı büyümeler ise idiopatik (sebebi bilinemeyen) şekildedir.

Dişeti büyümelerinin cerrahi tedavisinde yapışık dişeti genişliği önemlidir. Yapışık dişeti genişliği yeterli vakalarda gingivektomi ve gingivoplasti cerrahisi uygulanır. Yapışık dişeti genişliği yetersiz vakalarda ise flep cerrahisi yapılmalıdır. Bu cerrahi işlemlerin ayrıntıları için tıklayınız.

24 Haziran 2016 Cuma

Serbest Dişeti Grefti

Serbest dişeti grefti (SDG), dişeti oluşturmak veya var olan dişeti miktarını artırmak amacıyla uygulanan bir cerrahidir. Basitçe, "dişeti çekilmesi olan diş bölgelerinde, damaktan alınan dişeti dokusu (greft) ile dişeti kazanmak" olarak ifade edilebilir. Bu operasyon, dişin açığa çıkmış kök yüzeyini kapamak için bir seçenek olsa da, esas amacı, yeterli yapışık dişeti elde etmektir.


Yapışık dişeti, yukarıdaki resimde gördüğünüz gibi, konum olarak, serbest dişeti oluğu ile mukogingival birleşim hattı arasındaki alandır. Alveol kemiği ve diş yüzeyine sıkıca bağlanmıştır. Genişliği kişiden kişiye ve ağız içinde bölgeden bölgeye farklılık gösterir. Klinik olarak önemi, bu genişliğin, serbest dişeti kenarının hareketine izin vermeyecek şekilde yeterli olmasıdır. Eğer yapışık dişeti genişliği yetersiz ise, bu durum ileride dişeti çekilmesi ile sonuçlanır.

Cerrahi işlem, lokal anestezi altında yapılır. Sadece dişeti çekilmesinin olduğu bölge ve greft alınacak bölge uyuşturulur. Uyuşukluğun sağlandığından emin olunduktan sonra ilk olarak alıcı bölge (dişeti miktarının artırılacağı/kök yüzeyinin kapatılacağı bölge) hazırlanır. Bunun için mukogingival birleşim hattı hizasından kesi yapılır; istenilen derinlik kazanıldığında, yara dudakları kemik yüzeyindeki zarsı tabaka olan periosta dikilir. 

Ardından ilgili bölgedeki diş köklerinde yüzey düzeltmesi yapılır. Damaktan elde edilecek greftin boyutları belirlenir ve sonrasında damaktan greft alınır. Tüm bu aşamalarda anestezi etkisi var olacağı için hasta herhangi bir şey hissetmeyecektir. 

Elde edilen greftin içindeki doku fazlalıkları -varsa- giderilir ve ardından greft, alıcı bölgeye dikilir. Kanama kontrolü de yapıldıktan sonra alıcı bölgenin yüzeyi "pat" dediğimiz hamurumsu kıvamlı, sonradan sertleşecek olan koruyucu ile kapatılır ve hastaya işlem sonrası dikkat edilmesi gerekenler anlatılarak gerekli ilaçlar reçete edilir. Pat ve dikişler genellikle 7-10 gün sonra alınır. 


SDG, ayrıca, yine yapışık dişeti genişliğini artırmak amacıyla implant çevresinde de uygulanabilir.

 

4 Haziran 2016 Cumartesi

Ağız Kokusu

Ağız kokusu şikayeti günümüzde oldukça yaygındır ve sosyal bir problemdir. Psikolojik sorunları da beraberinde getirebilir. Ağız kokusundan şikayet eden bireyler, kendilerine güvenlerini kaybeder ve bazı sosyal etkinliklerden ve topluluklardan kaçınma yoluna gider. Oysa sebebin belirlenmesi ve buna uygun tedavi ile bu sorundan kolayca kurtulmak mümkündür.
Ağız kokusu şu şekilde sınıflandırılır:
  1. Fizyolojik ağız kokusu: Sabah uyandığımızda sindirim kanalında biriken gazlar veya dil sırtında üreyen bakterilerin sebep olduğu ağız kokusu görülebilir. Beslenme sonrasında, sarımsak, soğan vs. gibi gıdalar tüketildiğinde nefeste koku olabilir. Uzun süreli açlıkta, sigara ve tütün gibi alışkanlıklar sebebiyle yine ağız kokusu oluşabilir. Bu durum geçicidir, tedavi edilmesine gerek yoktur. Dil sırtını fırçalamak, çinko içeren diş macunu ve gargaralar kullanmak, sakız çiğnemek ve zararlı alışkanlıklardan kurtulmak ile çözümü beraberinde gelecektir.
  2. Psikosomatik ağız kokusu: Böyle hastalarda gerçekte ağız kokusu yoktur. Kişi, ağız kokusu "korku"su taşımaktadır ve bu nedenle yakınmaları yapılan ayrıntılı diş tedavileri sonrası da geçmeyecektir. Bu durumda psikiyatri desteği kaçınılmazdır.
  3. Patolojik ağız kokusu: Medikal veya dental bir probleme dayanır. Etken ortadan kaldırılmadığı sürece geçmez.
Patolojik ağız kokusunun sebepleri şunlardır:
  1. Sinüs enfeksiyonları (sinüzit)
  2. Geniz akıntısı
  3. Bademcik enfeksiyonları
  4. Bronş ve akciğer enfeksiyonları
  5. Şeker hastalığı
  6. Böbrek yetmezliği
  7. Karaciğer yetmezliği
  8. Sindirim sistemi hastalıkları
  9. Karsinomlar
  10. Ağız kuruluğu
  11. Adet dönemi
  12. Periodontal hastalıklar
  13. Kötü ağız hijyeni
  14. Hatalı diş tedavileri (Taşkın veya yetersiz dolgular, hatalı veya eksik kanal tedavisi, dişeti uyumu olmayan kaplama ve köprüler, vs.)
  15. Yaygın çürükler

Dişler Neden Yer Değiştirir? Tedavisi Mümkün Mü?

Periodontal hastalığın bir sonucu olarak, dişi olması gereken konumunda tutan dengelerin bozulması ile dişin yer değiştirmesi mümkündür. Bu durum, "patolojik migrasyon" olarak adlandırılır, oldukça yaygındır; periodontal hastalığın erken bir belirtisi olabildiği gibi, ilerleyen dönemlerinde de oluşabilir. Genellikle ön dişlerde görülür ve dişler herhangi bir yöne yer değiştirebilir. Sıklıkla, bu dişlerde mobilite ve rotasyon (dönme) de beraberinde görülür. Bazen, dişin ağız içine doğru sürerek uzaması ve kök yüzeyinin açığa çıkması şeklinde de görülebilir. Bu durum ise "ekstrüzyon" olarak adlandırılır.

Dişlerin normal konumunda idamesi iki temel faktör tarafından dengelenir. Bunlar:
  1. Sağlıklı periodonsiyum
  2. Dişe gelen çiğneme kuvvetleri, yanak ve dudak basınçları
Patolojik migrasyon, dişin periodontal desteğinin zayıflaması, dişe gelen kuvvetin artması veya her ikisinin bir arada olması sonucu oluşur.
Tedavide öncelikle durumun sebebi belirlenmeli ve bunu gidermeye yönelik çalışılmalıdır. Periodontal hastalık varlığında uygun periodontal tedavi yöntemleri sırasıyla uygulanmalı iyileşme takip edilmelidir. Bazen, yer değiştiren diş, periodontal tedavinin ardından eski konumuna dönebilir, ancak bu durum her zaman gerçekleşmez. Sağlıklı bir periodontal durum sağlandıktan sonra, estetik açıdan neler yapılabileceği değerlendirilmeli, hekim ve hasta açıkça görüşlerini bildirerek uygun seçeneğe birlikte karar vermelidir.